Giriş

Anonim şirketlerde pay sahipleri yalnızca taahhüt etmiş oldukları sermaye paylarını ödemekle sorumludurlar. Pay sahiplerinin taahhüt ettikleri sermayeyi yerine getirme borçları şirkete karşı bir sorumluluktur. Dolayısıyla pay sahiplerinin ne özel ne de kamu borçlarından dolayı herhangi bir sorumlulukları bulunmamaktadır. Vergi borcunun tahsil aşamasına gelmesi durumunda pay sahibinden ancak taahhüt ettiği sermaye payını ödemesi istenebilir.

Ancak anonim şirketinin kanuni temsilcilerinin şirketin kamu borçlarından sorumlulukları mevcuttur. Bu bakımdan şirketin yönetim kurulu üyeleri de kamu borçlarından sorumlu olabileceklerdir. Dolayısıyla öncelikle kimlerin kanuni temsilci kapsamında olduğunun saptanması önem arz etmektedir.  

Anonim Temsilcilerde Kanuni Temsilci

6102 saylı Türk Ticaret Kanunu’nun 365. Maddesine göre anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur denilmek suretiyle yönetim kurulunun şirketi yönetmek ve temsille görevlendirildiği belirtilmiştir. Kanunun 367. Ve 370. Maddelerinde ise yönetim kurulunun esas sözleşmede yer almak şartıyla yönetim ve temsil yetkisini murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebileceği öngörülmüştür. Ancak bu durumda en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisine haiz olması gerektiği belirtilmiştir.

Bu bakımdan yönetim kurulu üyeleri, temsil yetkilerini bu şekilde devretmedikçe kanuni temsilci sıfatına haiz olacaklardır ve aşağıda açıklanacağı üzere kamu borçlarından dolayı sorumlu olabileceklerdir.

Danıştay 4. Dairesi bir kararında[1] bu hususa değinerek davacının yönetim kurulu üyesi seçildiği ancak aynı toplantıda yönetim kurulu başkanına münferiden temsil ve ilzam yetkisi verildiği ve davacının yönetim kurulu üyesi olarak temsil yetkisinin bulunmadığı bu durumda kanuni temsilci olarak nitelendirilmesine olanak bulunmayan davacının sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olamayacağı yönünde hüküm kurmuştur.  

Kamu Borçlarından Sorumluluk

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. Maddesinde kanuni temsilcilerin ödevi düzenlenmiştir. Bu maddeye göre tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir denerek temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. Maddesine göre de tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiştir.

Dolayısıyla kanuni temsilcilerin vergi gibi kamu borçlarından dolayı sorumlu oldukları görülmektedir. Anonim şirketlerde ise yönetim kurulunun, şirketi yönetmeye ve temsile yetkili organ olmaları sebebiyle yetkilerin şirket üyesine veya üçüncü bir kişiye devredilmediği hallerde kamu borçlarından dolayı sorumlulukları bulunacaktır. Bu bakımdan anonim şirketinin yönetim kurulu üyeleri kanuni temsilci sıfatına haiz oldukları müddetçe gerek Vergi Usul Kanunu gerek Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında olan kamu borçlarından sorumlu olacaklardır.

Sorumluluğu Kapsamı

Görüldüğü üzere kanuni temsilcilerin şirketin ödenmeyen kamu borçlarından dolayı sorumlulukları bulunmaktadır. Ancak vergi borcu gibi kamu borçlarından sorumlu olabilmeleri için bu borçların şirketten tahsil edilememiş olması gerekir. Bir başka anlatımla kamu borcundan dolayı doğrudan şirketin kanuni temsilcilerine başvurulamayacak bu borçların önce şirketten tahsil edilmesi gerekecektir. Bu borçların şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememesi durumunda ise artık kanuni temsilcilerin bu borçlardan dolayı sorumlulukları doğacak ve kendilerine başvurulabilecektir.


[1] Danıştay 4. Dairesi, E. 2011/5126 K. 2013/1958 T. 5.4.2013